Konut fiyatlarında durmaksızın süren artış bir yandan kampanyalarla sınırlandırılmak istenirken, diğer yandan da artan maliyetlerin ve fırsat kollayanların da yukarı yönlü baskısıyla karşılaşıyor. Faizler düştükçe fiyatların yükselmesi, ev fiyatlarındaki yükselişlerle peşinatların ödenemeyecek boyutlara erişmesi, kredi taksitlerinin maaşları aşması orta sınıfı ve zaten uzak olan genç nesli iyice ev alma fikrinden uzaklaştırıyor. En son 2 yıl önceyse kredili ev alma trenine girenler şimdilerde yatırım gurusu gibi takılıyor.
2020’de ev alanlar “gayrimenkul” kupasını kazanmış, son iki yılda değişen şartlarla kendileri de yaşamıyormuş gibi akıl verirlerken, o dönemde de bu kredili ev alma fikrine uzak olanlar yeni bir tartışma ortamında buluştu.

“Krediyle ev alıp 10 sene borç ödemek” entry’si tartışmaları alevlendirdi.

Çoğunluk nasıl da akıllıyım şeklinde duruma yaklaşırken,

Bir kısım da paran var ki aldın şeklinde olayı görüyor.

Herkesin hayalinin aynı olmak zorunda olmadığını da kabul edemeyenler olduğu gibi,

Her yatırım tercihinin de herkese uymayacağı gibi bir gerçek de vardı.

Herkesin geliri ve gideri de farklı olurken,

Krediyle ev alan çoğunluk kendi hikayesini anlatmayı seviyordu.

Enflasyonist ve kültürel bir yatırım aracı olarak konut,

Sürekli değişken ya da uygulanabilir kuralların olduğu yerlerde belki de kira da mantıklı olabilirdi.

Herkesin hikayesi, vadesi ve peşinatı gibi farklı oluyordu.

Sizin var mı kredi hikayeniz?
