Kanada’da Aralık ayında yürürlüğe giren Çevrim İçi Haber Yasası doğrultusunda Google, ülkedeki dijital yayıncılara yıllık 100 milyon Kanada dolarına (73,5 milyon Amerikan doları) varan miktarda telif ödeyecek.
Bu uygulamanın önümüzdeki dönemde dijital yayıncılığın güçlü olduğu Türkiye dahil birçok ülkede yaygınlaşması bekleniyor. Hem yayıncı kuruluşlar hem de araştırmacılar, gerekli hukuki altyapıları oluşturacak adımların ivedilikle atılması yönündeki çağrılarını sık sık yineliyor.
Kanada konuyu yeniden gündeme taşımakla birlikte bu alanda ilk örnek Avustralya oldu.
Şubat 2021’de yayımlanan haberlerde teknoloji devlerinin Avustralya’daki reklam geliri pastasında aslan payını ellerinde tuttuğu vurgulanıyor ve dijitalde reklam için harcanan her 100 dolardan 53’ünün Google’a, 28’inin Facebook’a (Meta) gittiği, geri kalan 19 doları diğer aktörlerin aralarında paylaşmaya çalıştığı belirtiliyordu.
“Küresel bir hareketin başlangıç noktası” olarak nitelendirilen Avustralya Haber Medyası Pazarlık Yasası (NMBC) 2 Mart 2021’de yürürlüğe girdi ve yaklaşık 3 yıldır başarıyla uygulanıyor.
Yasa kapsamında medya şirketleri Alphabet (Google’ın tepe kuruluşu) ve Meta (Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın tepe kuruluşu) gibi şirketlerle müzakere masasına oturuyor. Bu müzakereler uzlaşıyla sonuçlanmadığı takdirde, ödeme miktarı hükümetin tayin ettiği bir hakem tarafından belirleniyor.
Hazır konu Türkiye’de de tartışılıyorken, söz konusu yasanın mimarı, Avustralya Rekabet ve Tüketici Komisyonu (ACCC) eski Başkanı ve Avustralya Ulusal Üniversitesi Crawford Kamu Politikaları Okulu öğretim üyesi Rodney Sims, Hürriyet’ten Sevin Turan’a konuştu.
“YASA OLMADIĞI TAKDİRDE ÖDEME TALEPLERİNİ GÖZ ARDI EDEBİLİYORLAR”
Sims öncelikle hükümetlerin büyük teknoloji şirketlerinin yayıncılara ödeme yapmasını sağlamaktaki rolüne vurgu yaparak, “Zorlayıcı bir yasa olmadığı takdirde, platformlar faydalandıkları haber içeriklerinin karşılığını ödemeyecekler” dedi ve ekledi:
“O kadar güçlüler ki böyle bir yasa olmadığı takdirde medyanın ödeme taleplerini göz ardı edebiliyorlar.”
Dünyanın dört bir yanındaki yayıncılara ilham olan pazarlık yasasını tasarlarken hangi faktörleri göz önünde bulundurduklarıyla ilgili de konuşan Sims, “Yasa kapsamında bir müzakere gerekliliği söz konusu. Ancak bu müzakerelerden medya şirketlerini tatmin edecek bir sonuç çıkmazsa o zaman hakem mekanizması devreye giriyor” dedi.
Peki yaklaşık 3 yılda yasanın getirdiği kazanımlar ne oldu? Bu soruyu yönelttiğimiz Sims, genel tabloyu şu şekilde tarif etti:
“Medya şirketleriyle ve gruplarıyla platformlar arasında yapılan müzakerelerin sonucunda, yayıncılara her yıl toplamda 250 milyon Avustralya dolarına yakın (170 milyon ABD doları) ödeme yapılıyor. Şu ana kadar müzakereler olumlu sonuçlandığı için hakem müdahalesine ve merkezi dağıtıma gerek olmadı.”
“DAHA FAZLA HABER, DAHA FAZLA HABER KAYNAĞI”
Bu süreçte basın sektöründe gazetecilikle ilgili iş ilanlarında yüzde 46’lık bir artış kaydedildiğini de sözlerine ekleyen Sims, “‘Gazeteci olmak için bundan daha iyi bir zaman olamaz’ sözünü sıklıkla duyuyoruz” diye konuştu.
Bunun halkın genelinin de faydasına olduğunu vurgulayan Sims, “Artık daha fazla haber ve daha fazla haber kaynağımız var” dedi.
Sidney Teknoloji Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Dönüşüm Merkezi Direktörü Monica Attard da geçtiğimiz günlerde Hurriyet.com.tr’ye yaptığı açıklamada, medya kuruluşlarıyla teknoloji şirketleri arasında imzalanan gizlilik sözleşmelerinin ödemelerin nasıl harcandığıyla ilgili ayrıntıların açıklanmasına engel olduğunu belirtmiş, “Ancak anekdotsal veriler, ödeme alan şirketlerin çalışan sayılarını gözle görülür biçimde artırdığına işaret ediyor” demişti.
Columbia Üniversitesi Gazetecilik Okulu öğretim üyesi Bill Grueskin ise yasanın birinci yılında kaleme aldığı rapora atıfla şu örnekleri vermişti:
“Avustralya’nın resmi radyo ve televizyon yayıncılarından biri olan ABC, ülkenin en ücra köşelerinde 50 yeni muhabir görevlendirebildi. Yarrawonga Chronicle ve Deniliquin Pastoral Times gibi gazetelerin yayıncısı McPherson Media Group, muhabir ve editör maaşlarının yüzde 30’unu teknoloji şirketlerden gelen parayla ödeyebildi. The Guardian Australia’nın 70 olan muhabir ve editör sayısı 1 yıl içinde 100’ün üzerine çıktı. Gazete yöneticileri bunda teknoloji şirketlerinden gelen paranın önemli bir faktör olduğunu belirtti.”
Grueskin, Attard’ın, “Öğrencileri staj yapmaya ikna edemiyorum çünkü tam zamanlı işler bulmaları çok kolaylaştı. Bu değişimin teknoloji şirketlerinden gelen ödemelerle aynı zamanda yaşanması dikkat çekici. Yemin ediyorum 20 yıldır böyle bir şey görmedim” sözlerini de aktarmıştı.
Avustralya Hazine Bakanlığı’nın Aralık 2022’de kamuoyuyla paylaştığı bir raporda, “büyük bir başarı” örneği olarak nitelendirilen yasanın kapsamının TikTok ve Twitter (X) gibi sosyal medya platformlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiği ifade ediliyordu.
NEDEN ÇİFTE STANDART?
Teknoloji şirketlerinin Avustralya’da uygulanan regülasyonlara ayak uydururken, ABD’de ya da başka bir ülkede neden benzer kurallara karşı savaşacaklarına dair bir açıklama getiremediğini de ifade eden Grueskin, “Bu fikir yaygınlaşırsa sırtlanacakları yükün daha karmaşık ve masraflı olacağını biliyorlar. Avustralya büyük bir pazar değil, buna rağmen Facebook ve Google kendilerini onlarca siteyle pazarlık yaparken buldu. ABD’nin nüfusu Avustralya’nın 13 katı, medya piyasası da çok daha karmaşık. Teknoloji şirketlerinin Avustralya’daki tecrübesini ABD’ye uyarladığınızda 2 milyar Amerikan doları ödeme yapmak zorunda kalabilirler” diye konuşmuştu.
Google ve Facebook, Avustralya’daki yasanın benzerlerini gündeme alan bazı ülkelerde çok daha agresif tavırlar sergiledi. Örneğin geçen yıl Brezilya’da benzer bir yasanın tartışmaya açıldığı dönemde, Google arama sayfasına “Bu yasanın kabulü Google’ı yalan haberleri finanse etmeye zorlayacak” diye bir mesaj ekledi. Nihayetinde yasa geri çekildi. Güney Afrika’da ve ABD’nin California eyaletinde de benzer sorunlar yaşandı.